top of page

Hello Beautiful People!

3 ay bitti ve ben yoruldum. Hep güldüm, eğlendim, dinlendim, kendimi buldum diye bahsettim değil mi? Bunları hak etmek için ise çok yoruldum…

Fotoğraflarda gördüğünüz güzellikleri görmek için yorulmak gerekiyor buralarda. Arkandaki çöpleri unutmak, burnunu leş kokularına ya da nehirlerden akan dışkı kokularına tıkamak gerekiyor.

Cennet gibi olabilecekken neden bu kadar pis burası diye sorgulamayı bırakmak gerekiyor.

İnsanlara kızmamak gerekiyor, her şeye rağmen onları sevmek gerekiyor.

Sana saatlerce baksalar da, gülümseyebilmek gerekiyor.

Yediğin yemeğin tadını çıkarmak için beklediğin 1 saatin nedenini niçinini sorgulamayı bırakman gerekiyor.

Üzerine yapışan tuktuk şoförlerinin ailelerini düşünüp, gözlerinden ateş fışkırmasını engellemen gerekiyor.

Tanrı için meyve bıraktıkları kumsallarda neden Tanrı için plastik bırakıyorlar diye kızmak yerine, çöpleri toplaman gerekiyor.

Dinin insanların gelişimini nasıl engellediğini görüp bağırmak yerine, hindu-müslüman-hristiyan hepsi ne güzel bir arada yaşayabiliyor diye avunman gerekiyor.

Sokaktaki yaşlı amcanın gözlerine bakmak gerekiyor. Derinlerine bakmak. Kalbini ısırmasına izin vermek gerekiyor. Gözlerinin ıslanması gerekiyor.

Yanından geçen bir tıraş kolonyasını içine çektiğinde babanı, lokantada aldığın vanilya kokusuyla anneni anımsaman gerekiyor. Çünkü bu sana güven veriyor.

Küçük çocukların gözünün içine bakman gerekiyor. Masumlukları sana herşeyi unutturuyor.

Okula giden genç kızlara genç oğlanlara “hi” diye seslenmen, dişlerini göstere göstere kocaman gülmen gerekiyor. Onlar da gülüyorlar o zaman sana ve gözlerindeki pırıltı, bembeyaz dişleri umut veriyor.

Gülmek gerekiyor. Her ne olursa olsun, her nerede olursan ol gülmek gerekiyor. Gülmek yeryüzündeki en güzel silah çünkü… Doğrult karşındakine; yumuşasın, erisin ve o da gülsün sana koskocaman.

İşin özü belki de şükran duyman gerekiyor. “Şükran duymanın”, “şükretmenin” yıllarca din ile beynimize kazınan kadercilik anlayışı kadar basit bir şey olmadığını anlaman gerekiyor. Doğaya şükran duyman gerekiyor. Onun bir parçası olduğun için, sen de doğa olduğun için teşekkür etmen gerekiyor. İçindeki denizi, kumu, güneşi, ayı, toprağı hissetmen ve minnet duyman gerekiyor. Belki de yıldızlar da beni izliyor ve benim bir yıldız olduğumu düşünüyorlar deyip parlaman gerekiyor. Kendini sevmen gerekiyor. Burnundan içeri çektiğin havanın, her nefesin seni nasıl dirilttiğini hissetmen gerekiyor.

Çok değiştim buralarda ama gözle göremeyeceksiniz. İçimde birşeyler değişti hissediyorum. Birşeyler gitti, birşeyler kaldı, birşeyler ise hoş geldi. Yanlış anlaşılmasın lütfen; Hindistan'da bulmadım huzuru, bir aydınlanma hikayesi değil yani. Hindistan'da olduğum zaman dilimine denk geldi diyelim; kendimle, doğayla, hayatın gerçekleriyle başbaşa kalmam. Yani kendimde buldum huzuru ve kendimi kendimde dönüştürdüm.

Güzel insanlar tanıdım çok. Bir gün bir yerde “Hello beautiful people!” diyen bir ses duyduğumda, tüylerim diken diken olacak ve dönüp bakacağım hangi güzel insan burada diye. Bir mesaj gelse de Türkiye'ye geliyorum dese güzel insanlardan biri diye bekleyeceğim gizlice. Birinin ardı sıra hayallerimi süsleyen ülkeye gideceğim belki de…

Diyeceğim şudur ki; doğduğum, büyüdüğüm toprak yoğurmuş beni anneciğimin, babacığımın eliyle. Doğduğum toprağın acı kaderi benim hamurumu şüpheci ve ürkek yapmış. Nereye gidersem gideyim ben aynı benmişim de, tanıdığım güzel insanlar kadar güzelleşip değişebilirmişim.


bottom of page