
Tayland'da ilk durağımız Krabi'ydi. İlk önce Workaway'den çalışabileceğimiz bir yer buluruz ümidimiz vardı ama hiçbir yerden dönüş alamadık. Sonra da nasıl olsa çadırımızla kalacak yer buluruz diye düşünürken, internette ve lonelyplanet'ta okuduğumuz çadır kurma ile ilgili olumsuz yorumlar biraz moralimizi bozmaya başlamıştı. Çadır kurmaya hiçbir yerin izin vermediği ya da karıncaların saldırısına uğrayabileceğimiz gibi şeyler yazıyordu…
Tam ümitsizliğe kapılıp kendimizi mutsuzluğa sürüklüyorduk ki, birbirimizi sarsıp bugüne kadar akışına bıraktıkça ne kadar güzel şeyler yaşadığımızı hatırladık. Yine hayatı kendi haline bırakmak ve umudu kaybetmemek işe yaradı. Kerimcan'ın (Birçoğunuz biliyorsunuzdur, kendisi 360 adını verdiği bir dünya turunda şu anda: http://www.icantravel.co/ ) Tayland'da olduğunu görünce, belki görüşebiliriz diye mesaj gönderdik. Tayland'da son günleri olduğunu ve son 2 gününü Krabi'de geçireceğini öğrenince neşemiz yerine gelmeye başladı. Kendi kalacağı hostelde bize de rezervasyon yaptırdı ve ilk akşamımız sırtımızda çantalarımızla yer arama telaşında geçmemiş oldu. Eh bir de arkadaşımızla buluşup, bol bol sohbet etme fırsatımız oldu.

Sürekli “Biz Hindistan'dan geldik, bize bir şey olmaz.” der halde bulduk kendimizi. Kalınan yerler 5 yıldızlı otel, restoranlar Michelin yıldızlı gibi gelmeye başladı. Medeniyeti özlediğimi hissettim.
Ertesi gün bagajımız hostelimize ulaştı ve yine çantaları yüklendik, bu sefer Ko Lanta adasına doğru yola çıktık. Yolculuk boyunca gördüğüm sayısız ada ve kumsallar “Burada yaşanırmış!” dedirtti.
Bir iki noktada bot denizin ortasında durdu ve diğer adalara gidecek yolcuları almak üzere daha minik botlar yanaştı. Otobüs aktarımı gibi bot aktarımı başladı. Aktarımda son nokta bu olmalı diye düşünüyorum :)

Ko Lanta'ya varır varmaz motor kiralayıp, kendimize çadır kuracak bir yer bulmak için gezmeye başladık. Bir kaç denememiz başarısızlıkla sonuçlandı ama yılmadık. Denize doğru uzanan bir yola girdik ve hemen denizin yanı başında Hacı amcanın yerine denk geldik. İtiraf ediyorum, işimize geldiğinde “Türkiye'deniz, müslümanız!” diyoruz ve hemen işe yarıyor :) Özellikle de Tayland'ın güneyinde işe yarayacağa benziyor çünkü Hacı amcanın dediğine göre buralarda müslüman, kuzeyde ise budistler çoğunluktaymış. Sonuç olarak Hacı amca 100bahta (10TL) çadır kurmamıza izin verdi. Çaylar, kahveler Hacı amcadan, mutfakta yemek pişirebiliyoruz. Ailecek çok da sevimliler. Daha ne isteriz?

Bu arada aşağıdaki ilanda yer alan kişi Hacı amcanın kendisi. Lütfen sunduğu hizmetler içinden soldan ikinciye dikkatli bakın :)

Bir de çok sevimli tavukları var! Normal tavuk boyutunun yarısı büyüklüğündeki bu tavuklara da ayrıca bayıldık!

Nedense kaldığımız yerin denizinin güzel olmayacağını düşünüp, dün denize girmek için farklı bir sahile gittik ama hayal kırıklığına uğradık. Su imamın abdest suyu kıvamında, sımsıcaktı. Abartısız duş alınan sıcaklıkta bir suydu.
Tüm Tayland böyle mi diye ümitsizliğe kapılmıştım ki bu sabah yanı başımızdaki denizin aslında o kadar da sıcak olmadığını keşfettim. Hala benim sevdiğim ve hayran olduğum Bozcaada, Kaş veya Datça denizi gibi bir deniz bulamamış olsam da, büyüleyici midye kabukları bu denizi de sevmemi sağladı
Dün çok gezemedik ama bugün Ko Lanta'yı keşfe çıkacağız. Yarın de çevredeki adalara gidip soğuk sular arayacağım!
Namaste!