
Hem adalar turumuzun yorgunluğunu atamadığımız için hem de tüm gün bastıran yağmur nedeniyle dün yarı açık oturma alanımızdan pek ayrılmadık. Bol bol kitap okudum; Ayurveda kitabım ve Light on Yoga arasında gidip geldim, kendime bol bol not çıkardım. Sanırım iş hayatım boyunca en çok özlediğim şey buydu; kafamı meşgul eden başka hiçbir şey olmadan, merak ettiğim konularla ilgili araştırmak ve okuyup notlar almak. Böyle ufak beklentilerim var aslında hayattan, çok şey istemiyorum yani…

Bugün yola çıkmayı planlıyorduk ama dünkü uzun süreli ve şiddetli yağmur nedeniyle bugün de burada kalmaya karar verdik. Yarın yola çıkıp Ko Phan Gan'a gitmeyi düşünüyoruz. Bakalım, kararımızı değiştirecek bir şeyle karşılaşmazsak yollarda olacağız…
Bugün yine hava serindi. Açıkçası bulutsuzken o kadar sıcak oluyor ki, serin olmasına üzülmedim aksine sevindim bile diyebillirim. Serin olduğunda denize giremesem de fark ettim ki deniz her an elinin altında olunca girememek mutsuz etmiyormuş. Nasıl olsa 10 gün sonra dönmem gereken bir yer yok, bu hissi seviyorum; gerekliliklerden uzaktayım!
Yine sakin bir gün geçirdik… Güzel ve uzun bir yürüyüş yaptık, buradaki ilk günümüzde keşfettiğimiz lokantaya tekrar gittik ve lezzetli bir öğlen yemeği yedik. Ardından serin yaz günlerindeki gibi oturup film izledik. Filmin en güzel yanı ise ayçekirdeğimizdi! Buralardayken ayçekirdeğini ne kadar çok özledim anlatamam. Hindistan'da bulamayacağımı kısa zamanda fark etmiştim, Tayland'a gelince ise markette hemen çerezlerin olduğu reyona yöneldim. Gözlerimden kalpler çıkmaya başladı, ayçekirdeğime kavuşmuştum. Kerimcan uyardı “Aman dikkat edin baharatlı falan olmasın, herşeyin içine baharat koyuyorlar!” diye. “Yok yok bu sade gibi görünüyor.” dedim ve aldım. Almaz olaydım! Baharatlı olsa yine iyi; hem şekerli hem baharatlı! Ama bugün kabuksuz da olsa sadece tuzlu ayçekirdeği bulabildik! Ah bir de çitleyebilseydim ne güzel olacaktı, neyse buna da şükür :)

Bu arada Thai mutfağını pek sevemedim. Değişik şeyler tatmak, denemek güzel ama 1 haftadan sonra bu yemekleri yemem mümkün görünmüyor. Her şeyin içinde şeker var; yemek mi yiyorum tatlı mı yiyorum belli değil. Annecim eminim sen bayılırdın, babama da benim gibi eziyet olurdu! Şekersiz olan tek şey fried rice. Onu da sebzeli istesen de balık sosuyla yapıyorlar. Sanki daha önce balık kızartılmış yağda pişirilmiş gibi, insanı rahatsız eden bir kokusu ve tadı oluyor. Noodlelar kendi başlarına çok güzeller ama yine tatlı soslarla güzelim noodleları da iç bayıcı hale getirmeyi başarıyorlar.
Geldiğimden beri beğendiğim tek yer bugün ikinci kez gittiğimiz lokanta oldu. Tüm yemekler 60baht yani 6TL ve çok lezzetli. Hem de tatlı olmayan yemekleri de var!


Yıllardır tavuk, 3 aydır da kırmızı et ve balık/deniz ürünü yemiyorum. Bunun üzerine burada olmak iyice zorlaşıyor. Tavuk yapılan yerlerin kokusu fast food zincirleri gibi kokuyor. Belki de 3 aydır hiç yemediğim için etlerin kokusuna da tahammül edemiyorum.
Az az balık ve deniz ürünü yemeye başladım ama onları da severek yediğim söylenemez. Ya hepsini kızartıyorlar, ya çok ağır ve rahatsız edici kokuyor, ya da hiçbir lezzeti olmuyor… Dün arkadaşın tuttuğu balığın tadına baktım, insanın cidden yiyesi gelmiyor. Pazarlara gidince de çeşit çeşit midye, istridye ve adını bilmediğim garip deniz hayvanları görüyorum; iyice midem bulanıyor.
Çok kötüledim thai mutfağını, biliyorum çok hayranı var haddime düşmez! :) Sadece tek bir yer gördüm sayılır, belki farklı yerlerde farklı yemeklerle karşılaşırım ve beğenirim; göreceğiz…
Bu durum benim gibi yemek yemeyi seven biri için iyi bir tecrübe. Sırf zevk için önüme her geleni yemek yerine, karnımı doyurmak için az ve basit şeyler yemeye başladım bu sayede. Tabii ki Ayurveda kitabının da etkisi büyük! Her ne kadar seyahat ederken ayurvedik beslenmek imkansıza yakın olsa da, en azından kitapta okuduğum belli temel şeylere dikkat etmek bile hafifletiyor, iyi hissettiriyor.
Eskiden yurt dışında market gezmeye bayılırdım. Abur cubur ne varsa denerdim! Yıllar içinde beslenme alışkanlığımdaki değişimler sonrası, marketler de benim için cezbedici olmamaya başladı. Hele burada marketten sağlıklı bir şey bulmak iyice zor! Ürünlerin içeriğini anlayamıyorum çünkü birçoğunda Thai dilinde yazıyor.
Şimdiye kadar aç kalmadım çünkü kaldığımız yerde yemek pişirme imkanımız var, dolayısıyla denizle istediğimizi pişirip yedik mutlu mesut. Bu kadar söylenmemden de tahmin edeceğiniz gibi yemek konusunda oraları ne kadar çok özlediğimi ve andığımı anlatamam.
Sabah kahvaltısında bir dilim ezine peynir, zeytin ve zeytinyağı-kekik için neler vermezdim! Bir de şu pirinci zeytinyağlı yaprak sarması olarak servis etseler ne de güzel olurdu! Ve tabii çekirdek! Ay çekirdeği istiyorum! Doya doya, çitleye çitleye yemek istiyorum! Bangok'ta Türk mahallesi var mıdır acaba? Varsa gidip bulacağım, tüm gün çekirdek yiyeceğim.
“Ooooo Sevgen sıkılmış, yakında dayanamaz döner.” diye içinden geçiren varsa yanılıyor! Tamam yemekleri özlemiş olabilirim ama henüz dönmeye niyetim yok :)
Kalın sağlıcakla! Benim için bol bol ezine peynir yiyen, güzel bir esmer ekmeği zeytinyağı-kekiğe banın… Ay çekirdeğini de tüm evi inletecek şekilde çitleye çitleye, etrafa saça döke yiyin!
Afiyet olsun!