top of page

Neslihan Sine ile Yoga Hakkında


"TEK YAŞANTIMIZDA MUTLULUK VE ONURLA YAŞAMAK YAPABİLECEĞİMİZ EN ÖNEMLİ ŞEY"

Neslihan Sine Özsoy Love Kimdir?

Ben Sine!! Luka’nın cadı annesi, Aidan’ın imkansız eşi, üniversite öğrencilerimin çekilmez hocası, huysuz ve tatlı olduğunu düşünen Iyengar Yoga eğitmeni, fazla merhametli ve para sevmeyen iş kadını, müzik-dans-doğa sever feminist bir kadın olarak görüyorum kendimi.

İlk olarak ne zaman ve nasıl yoga ile tanıştın?

Londra’daki ilk arkadaşlarımdan biri Hintli’ydi ve yoga yaptığını ve nerede yaptığını söyledi. Ben de yalnız başıma ne olduğunu görmek için gittim ve sonra haftada bir devam ettim. Neden gittiğim konusunda hiçbir fikrim yoktu ama devamlı gitmeye başlamıştım. Asıl felç geçirdikten sonra ciddi olarak yoga yapmaya başladım. 29 yaşında bir felç geçirdim; gözlerim tünel görüntüsü veriyordu, dilim sürçüyordu ve kısa dönemli hafızam gerçekten acınacak durumdaydı. Doktor bunların asla düzelmeyeceğini söyledi. Ben de beyin tümörü olmadıktan sonra sorun değil diyerek yogada cevap aramaya başladım. "Neden felç geçirdim?" sorusunun cevabını arıyordum aslında. Mesela yogaya başlamadan önce vejeteryandım, sigara hiç içmedim, sağlıklı görünüyordum, "Bu felç de neyin nesi?" diye epeyce düşündüm.

Peki yoga bu sorunun cevabını bulmanda yardımcı oldu mu? Günümüzde artık genç yaşta çok ciddi hastalıklar yaşanıyor. Bazı hastalıkların ise ciddi olduğunu düşünmeden hayatımıza olduğu gibi devam ediyoruz. Belki senin bulduğun cevaplar hepimizin yolunu aydınlatır.

Yoga varoluşsal anlamda bilincimin karanlıklarından kurtulmamı sağladı. Tam cevap getirmedi belki ama o felcin kurbanı olmamamı sağladı. Kendimi hastalıkla yada yapabildiklerimle tanımlamak yerine, bir birey olarak tanımlamama yardımcı oldu. Yoga yaptıkça kendime güvenim arttığı gibi, mesela gözümün görmemesi beni rahatsız etmedi. Çünkü asıl önemli olan göremediğim değil görebildiğimdi. Bana kalırsa o yaşta iki gözünün sol üst köşesi %40 görmüyorsa bu ciddi bir travma, ciddi bir kayıp ama ben onu böyle görmedim. İş ve normal hayatıma devam edebildim, o sırada beni sıkça yoklayan depresyonla baş edebildim. Şimdi Ayurveda büyüteci ile bakınca neden felç geçirdiğim aşikar; stres, iş kaygıları, ikide bir taşınmak ki Londra’da bu gerçekten sancılı bir dönem, zamansız yemek yemeler... Ve en önemlisi de istemediğin ve inanmadığın işleri para yüzünden yapmak zorunda kalmak. Migren olunca işe gitmeye devam ediyorsun, 10 migrenden sonra beyninde kanama oluyor. Kendini zorla işe gönderiyorsan, günün en az 8 saatini sevmediğin, inanmadığın bir yerde geçiriyorsan bu bir gün seni hasta edecektir. Örnekleri çok, hepimizde var. Hayatın önemini kavramak ve tek yaşantımızda mutluluk ve onurla yaşamak yapabileceğimiz en önemli şey.

Ne kadar harika ifade ettin "Tek yaşantımızda mutluluk ve onurla yaşamak yapabileceğimiz en önemli şey!" Herkes hak verecektir eminim ama bir yandan da "Senin tuzun kuru, yoga eğitmenisin paraya paraya demiyorsundur şimdi. İşimizi sevmiyoruz ama o kadar kolay mı bırakmak?" diye aklından geçirenler, isyan edenler olacaktır. Gerçekten yoga hocalarının tuzu kuru mu?

Bu sorunun tamamını okuyunca kahkaha attım! Yoga eğitmeni olup da paraya para dememek kısmı özellikle beni epeyce güldürdü. Yoga eğitmeni olup da çok para kazanmak diye bir şey yok, cep harçlığı çıkarabilirsin sadece. Yoga eğitmeni olunca bir stüdyo ile çalışmak durumunda olursan gidiş geliş parası çıkıyor ilk iki yıl filan... Sonra özel ders ve grup dersleri çıkabilir ama onların da devamlılığı için fiyatı belirli bir aralıkta tutmak gerekiyor ve herşeye rağmen devamı gelmeyebiliyor. Skolyozlu gençler/çocuklar geliyor mesela, bu kişilerden acaip paralar alınırsa hem çocuğu hem de dersi kaybedeceksin çünkü örneğin skolyozda ilerleme yavaş ve meşakkatli, uzun süre ders alması gerekiyor. Uzman çalışma yapılıyor diye o çocuklardan fazla para almak etik olmaz benim dünyamda. Zaten yogadan aldığın para muhasebeciye ve vergi dairesine gidiyor aslında! Benim derslerim anladığım kadarı ile pahalı değil ama zaten ben müşteri değil öğrenci istiyorum. Üniversite maaşım var, eşim müzisyen İngiltere’den geliri var, çocuğum devlet okulunda ve hayatımızda gereksiz bir alışveriş yok. Gerçek ihitiyaçlarımızı alıyoruz ihtiyacımız olduğunu sandığımız şeyleri değil, dolayısıyla para konusunda asla şikayet etmeden memnuniyetle yaşıyoruz. Parasızlık bir esaret değil özgürlük aslında, çünkü modern yaşamın zorunlulukları seni ittirmiyor. Para konuşmayı, hesap yapmayı filan hiç sevmem aslında.

Yoga eğitmeni olmaya nasıl ve ne zaman karar verdin peki?

Buenos Aires’de karar verdim! Yalnız başıma oraya tango yapmaya gitmiştim. İşimi bırakmıştım, evim mortgage altındaydı ve bütün birikimlerimi son filmime yatırmıştım (üç kısa filmim var). Yani normal bir insan o sırada kendine iş bulup evin borcunu ödemeye devam eder ve film borçlarını öder değil mi? 4 Nisan'da filmi yayınladım, festivallere yolladım ve 10 Nisan’da Arjantin’e uçtum! Bu cesareti de bana yoga verdi tabii ki...

Iyengar Yoga'ya ne zaman ve nasıl yöneldin? Iyengar dışında bir stil denedin mi?

Iyengar Yoga ile tanışmadan önce Hatha ve Ashtanga Yoga yapıyordum ancak felç geçirdikten sonra Ashtanga Yoga ile barışamadık. Sürekli sakatlanacakmışım hissi vardı, ayrıca zaten ateşli olan benliğimi daha da tetiklediğini hissediyordum. Vinyasa Yoga yaptım ama bana hiç yakışmadı. Bir gün iş yerinden çıkınca bir Iyengar Yoga merkezi gördüm (Iyengar Yoga Institute of South London) ilk derste hocamdan (Glenys Shepherd) bir düzeltme aldım -ilk kez yaptığım asanaya (yoga hareketi) bir düzeltme geliyordu- ve tuhaf bir şekilde kendimi ‘doğrulmuş’ ve ‘tam’ hissettim. Anlık bir durumdu ama güçlüydü, sanki zihnim o anda sustu. Hala hatırlayınca gözlerim doluyor. Ondan sonra 10 yıl Glenys hoca ile çalıştım, arada farklı atölyelere girmiş olsam da o benim tek hocamdı.

Yoga senin için ne ifade ediyor? Hayatının neresinde? Hayatını nasıl değiştirdi?

Yoga yavaş yavaş hayatımı hiç düşünemeyeceğim bir şekilde değiştirdi. Örneğin; Aidan ile Yoga sayesinde tanıştım, yoga tatilleri yapmaya başladık, yoga eğitmeni olduk, kademe atladık, Istanbul’a taşınıp Iyengar Yoga’nın öncüleri olduk. Yavaş yavaş hayatımızı hem değiştirdi hem de renklendirdi ve kapladı adeta, biz de buna izin verdik diye düşünüyorum. Yoga benim için ne ifade ediyor? Şükran duygumu geliştirdi, sağlıklı ve mutlu hissediyorum kendimi, felç sonrası doktorun asla geri gelmeyecek dediği görme uzvum felçten bir yıl sonra %100 oldu. Bir de yoganın beni sakinleştirdiğini söyleyebilirim; evet, bu benim sakin halim! Bedenimle ve yaşımla barışığım, ruhumu dinlemeyi ve onun söylediklerini duyup dinlemeyi öğrendim, ortam ne olursa olsun sukünet sağlayabiliyorum kendime -ki bu zaman zaman çok zor olabiliyor-, ve doğru zamanda doğru tepki verebilmeyi öğrendim. Tepkilerim artık daha kontrollü; bir takım sorunları kişiselleştirmek yerine uzaktan bakabiliyorum. Rahatsızlıkların üzerine gitmek yerine beklemeyi öğrendim. Bu benim için oldukça zor çünkü sorun varsa konuşulmalıdır karşı taraftakinin duyguları ne olursa olsun; ne kadar bencilce aslında! İştahımı doyurmak yerine karnımı doyurmayı öğrendim. Yani yoga benim yaşam biçimim ve kimliğim oluverdi yavaş yavaş. Yoga sayesinde en önemlisi genlerimize işlenmiş ‘düşme korku’sunu, başarısız olma korkusunu fark ettim ve her yere giderken koluma asılmasına izin vermeyi bıraktım. Kendimi kendime emanet etmeyi, yalnız kalmayı ve yelkenlerimi açmayı öğretti bana.

Öğretmen ve öğrenci olmak birbirini tamamlıyor mu, birbirini besliyor mu? Senin için anlamları ve farkları neler?

Her zaman söylediğim gibi bir Iyengar Yoga eğitmeni olmak sadece daha iyi bir öğrenci olmak demek. Öğrenci olmadan, kendi kendine çalışmadan (Svadhyaya), kendi beden ve ruhundan ilham almadan yoga eğitmeni olunmaz ve bunun için kendi pratiğinin derinliği, kalitesi çok önemli. Yaptığımız pratik öğrenciyi de daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor, sınırlarımızı ve enginliğimizi keşfetmemiz ve öğrenciye kendi kapasitesini bulma ve aşma duygusunu aktarabilmemiz için önemli. Zaten Guruji BKS Iyengar’ın dediği gibi ilk 12 yıl -8 yıldı 12 yıla çıkarmış!- yoganın başlangıç yılları. Buna kendi deneyimimden dolayı da kesinlikle katılıyorum; esnek olduğum için bazı şeyleri bedenim çok kolay yapabiliyor(du) ve bundan dolayı zaman zaman yaptığım asanalardan hiçbir şey anlamıyordum; çünkü ben zaten oradaydım, pozun içindeydim. İç organlarımla, nefes ve zihinle çalışmam yıllar aldı. Derslerde söylerim Supta Padangushtasana’yı anlamam (yapmam değil, anlamam!) 15 yıl, Chatturanga’yı yapmam 8 yıl, Adho Mukha Vrksasana’yı yapabilmem 4 yıl aldı. İlk 10 yıl Sirsasana yapamadım çünkü yeniden felç geçiririm diye korkuyordum! Yani bunları rahatça yapan biri olsaydım, öğretme tarzımda asla bu kadar çeşitleme olmazdı. Öğrenci ve öğretmen arasındaki tek fark öğretmenin biraz daha bilinçli bir öğrenci olması. Öğretmen öğrenciden, öğrenci ise öğretmenden öğreniyor; bu çok önemli. Guruji yogayı bir sanat olarak da görüyor ve kendini sanatçı olarak tanımlıyor aynı zamanda. Sanat her zaman kendini yeniler, bir evrim halindedir ve bence yoga asana pratiği de her mata gelişinizde evrim geçirmelidir; nefesle, düşünce ve duygularla.

BKS Iyengar'dan bahsederken Guruji diyorsun, Guruji ne demek? Hindistan'da geçirdiğim süre içinde, aslında çok hoşlanmadıkları eğitmenler için de Guruji diyen öğrencilere rastladım. Her öğretmen, öğrencisinin "Guruji"si midir?

‘Ji’ eki Hint kültüründe saygı ve sevgi belirtmek için kullanılan bir ek ancak bu eki kullanma zorunluluğu yok. Sadece daha yaşlı kişilere saygı ile hitap şekli olarak düşünebiliriz. Mesela büyük anne/babalar torunlarına ‘ji’ eki ile hitap etmiyorlar. Genellikle öğretmenlerine sevsin ya da sevmesinler Guruji ya da Master-ji diye hitap ediyorlar, çünkü öğretmenleri onlara yol gösteren kişi ve bu yol gösteren kişi her zaman sevilmiyor! Batı’da ‘ji’ ekini yoga yoluna girenler kendi adlarına ekliyorlar, özellikle ABD’de. Oysaki bu hem öğrenciye kendi adının ardından kendine saygı duyulmasını empoze etmektir, hem de yanlıştır. BKS Iyengar’a, Pattabhi Jois’e Guruji olarak hitap ediliyor, onların da kendi hocalarına hitap ettiği gibi. Bu bir gelenek, belki de çok anlamadığımız ama yoga yaptığımız için adapte ettiğimiz bir gelenek...

Hindistan'da bulundun mu? Hindistan'da katıldığın eğitimlerin, orada geçirdiğin zamanın eğitmenliğin üzerindeki etkileri neler?

Hindistan benim için yeni bir evren. İyi hocalarla çalışmak için Hindistan’a gitmek gerekmiyor, yoga dünyasında Hindistan fetişi yapılması da tuhaf geliyor bana. Mesela "Hindistan'a gittim çakralarım açıldı" ya da "Burada kimse ne yapacağını bilmiyor, Hindistan’a gidiyorum" diyen bir kitle var, bu kişilerin hüsrana uğraması çok mümkün çünkü yoganın Hindistan’da da kötüye kullanılabileceğine tanık oldum. Tabii Hindistan’a gitmek ve o evrenle tanışmak, Vedik kadim bilginin hayata geçirilmiş halini görmek için önemli. Mesela Pune’de her sabah parktan geçerek yoga merkezine giderken insanlar Pranayama yapıyordu; etraf börtü böcek, köpekler, koşanlar ve sesli konuşanlarla dolu olmasına rağmen. O kaos ortamında kendi içine çekilebilmiş insanları görmek bile bir dersti benim için. Hindistan’da Chanchani hocalarla ve geçtiğimiz Aralık ayında Geeta Iyengar ile çalışma fırsatı buldum; çok değerli ve önemli deneyimlerdi. Özellikle Hindistan'da en son katıldığım Geeta Iyengar'ın Pranayama eğitimi sonrası kendi pratiğime daha çok yönelmek istedim, öğretmek zor geldi ardından.

Yoga yapmasaydın hayatında neler olmazdı?

Aidan, Luka, İstanbul yaşantımız, yoga tatillerimiz olmazdı. Bir de gözlerim kötüye gitmiş, belim tutulmuş, bilincimin varoşlarında kaybolmuş, hala cevap arayan ve kırık plak gibi sorunlarını tekrarlayan mutsuz ve depresif biri olurdum; hoş değil ne yazık ki.

Dünya çapında Iyengar yoga'nın kıymetini bilen birçok insan varken, sence neden Türkiye'de bu denli az Iyengar yoga hocası ve diğer yoga türlerine göre daha az öğrencisi var?

Iyengar Yoga disiplin, adanmışlık, inanç ve ısrar gerektiren bir yoga biçimi. Iyengar Yoga Hatha Yoga aslında, tek farkı eğitmenin sürekli yönerge vererek öğrencinin kendi içindeki sınırsızlığı keşfetmesini sağlaması. Iyengar Yoga eğitmeni olmak için ciddi bir adanmışlık gerekiyor Sadhaka (usta-çırak ilişkisi) geleneğini sürdürmek gerekiyor. Örneğin Iyengar Yoga eğitmeni olmanızı sizi eğiten öneriyor. Öğretmen adayının eğitimine başlamadan önce en az üç yıl (benim zamanımda 5 yıldı) aralıksız ve başka stiller karıştırmadan yoga yapması gerekiyor. Eğitim 2-3 yıl sürüyor. Sınavları ise son derece otoriter, kalma olasılığı oldukça yüksek; ben de iki kez farklı mertebelerde kaldım mesela. Dolayısyla Iyengar Yoga eğitmenlerinin sayıları zaten fazla değil . Aidan ile Istanbul’a geldiğimizde Iyengar Yoga bilinmiyordu hiç, hoca olmayınca tanıtım da olmuyor dolayısıyla. Aidan ve ben iki yıl kadar en çok yarım düzine öğrenciye ders verdik. Ben de yıllarca Londra’da derslere giderken hiç Türkiye kökenli öğrenciyle karşılaşmadım. Ancak eğitim alırken Nevin ile tanıştım, bir de Pune’de Nil ile tanıştım Türkiye kökenli eğitmen olarak. Asıl önemlisi bence Guruji’nin klasik kitabı "Light On Yoga"nın Türkçe çevirisinin olmaması. Diğer ülkelerde bu kitap bilinen bir referans kitabı. Bu referans kitabının çevrilmesi Türkiye Yoga camiası için değerli olur. Hindistan’dan, Geeta Iyengar’dan izin almak gerekiyor bu çeviri için, üzerinde çalışıyoruz.

Her ne kadar sayıca az olsalar da Iyengar yoga öğrencilerinin daha sadık öğrenciler olduğunu söyleyebilir miyiz? Düzenli öğrencilerin var mı?

Evet yıllardır ısrarla gelen düzenli öğrencilerimiz var. Bu çok memnuniyet verici. Iyengar Yoga İstanbul’da gittikçe büyüyor. Ankara’da bir hafta sonu atölyesi yaptım 3 yıl önce, bu atölyeye katılanlar da hala iletişime geçiyorlar benimle; dizim sakatlandı/boynum tutuldu ne yapabilirim diye. Derslere katılanlar geri geliyorlar, gelmeseler bile telefonla sorunlarına yardımcı olmaya çalışıyorum azıcık tuhaf olsa da.

Peki Türkiye'de düzenli öğrencilerinizin katılabileceği Iyengar Yoga öğretmeni olmak için bir eğitim var mı?

Guruji ölmeden 6 hafta önce bize öğretmen eğitebilmemiz için izin verdi, bu gerçekten olağanüstü bir durum. Zira aksi takdirde daha uzun bir süre eğitmen çıkmayacaktı öğrencilerimizden. Müteşekkiriz gerçekten. Ancak eğitimi ben ve Aidan vermiyoruz, Senior 3 seviyesinde hocamız Sheila Haswell veriyor.

Iyengar Yoga'daki seviye sisteminden kısaca bahsedebilir misin?

Bilindiği üzere Iyengar Yoga’nın seviye sistemi oldukça ciddi. Seviyeleri kısaca anlatmak gerekirse; 2-3 senelik eğitimi bitirince ilk sertifikayı alıp Yoga’ya başlangıç/tanıştırma dersleri veriyorsunuz. Bu sertifika ile en az 2 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra Intermediate Junior 1-2-3, ardından Senior 1-2-3 sınavları var. İngiltere’de ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde sınavlar senede bir yapılıyor. Amerika’da ise mesafeden dolayı 6 ayda bir yapılıyor. Öğretmenlik eğitimini sadece Senior 3 öğretmenleri verebiliyor, onun da bir sürü kuralı var ama bence hiç burada ona girmeyelim.

Bir Iyengar eğitmeni olmak için ne gibi özelliklere sahip olunması gerekiyor?

Her yoga eğitmeninde olduğu gibi adanmışlık, şefkat, öğrencinin emniyetini her an göz önünde bulundurmak ve tevazu ve bilgi (anatomik, felsefi, patolojik) sahibi olmak gerekiyor. Iyengar Yoga eğitmenleri biraz sert gelebilir ilk bakışta, öğrencinin bunu aşması için şunu söylemeliyim; Bir Iyengar Yoga hocası sizi potansiyelinizin ötesine taşır, konfor alanınızdan çıkarır, yeni ufuklar açar ve bedeninizin hiç bilmediğiniz yerleriyle tanıştırır. Buna izin verin...

Eğitim vermek için bu denli emek zaman ve bütçe(tüm gerekli donanımlara sahip bir stüdyo )gerektiren bir yoga türünde özellikle de talebin bu kadar az olduğu Türkiye'de eğitim verme fikri başlamadan önce hiç tereddüt oluşturdu mu?

Talep düşünmekten daha çok adanmışlık ve kendimizi geliştirme gayretindeyiz. Öğrencilerimizin çoğu da kendi pratiklerini geliştirmek ve öğrendiklerini yaymak için geliyorlar. Talep oluşur günün birinde, eğer bir iş tutkuyla yapılıyorsa takipçileri olacaktır.

Yoganın spor gibi görülmesi sıkı bir tartışma konusu... Sen nasıl değerlendiriyorsun? Bu durum seni rahatsız ediyor mu?

Yoga çok yönlü, derin, ulaşılması ve anlaşılması zor bir evren. Asana (yoga hareketleri), yoganın bizim gibi modernize hayat altında ezilmiş insanlarının erişebileceği bir yanı sadece. Yeni başlayan hemen herkes bunu spor olarak yapıyor, hatta bazen uzun yıllar yogayı sadece spor olarak yapan insanlar da var; onun için her yerde baş aşağı duruşlar, geriye dönüşler furyası var . Guruji, bedenimizin yoganın derinliğine inebilmek için bir araç olduğundan söz eder. Benim için önemli olan yoga yapılması. Semantik olarak hangi kategoride olduğu çok önemli değil. Zaten herkesin yogadan aldığı şey farklı olacaktır. Aslında yoganın bir kurum altında olmasına çok olumlu bakıyorum. Ancak ne yazık ki bildiğimiz gibi YED (Yoga Eğitmenleri Derneği) devam edemedi; bunda hem öğrenci hem öğretmen olarak hepimizin kusuru var, can suyu verilmiş bir fidanı büyütemedik. Şu anda yoga HİS (Herkes için Spor) federasyonuna bağlı. Sporda müsabaka, yarışma ve elenme ögeleri olduğunu göz önüne alırsak, yogada bunların hiçbirinin olmadığını düşündüğümüzde yoga spor değil diyebiliriz. Dolayısıyla gönül isterdi ki yoga Sağlık Bakanlığı'na bağlı olsun, fizyoterapi gibi mesela... Ve hatta bir çok hastalıkta (depresyon, skolyoz, fıtık, bel ağrısı, diz problemleri, sindirim sorunları yoganın yardımcı olabileceği problemlerden sadece bir kaçı) tedavi yöntemi olarak sunulsaydı çok güzel olurdu. Çünkü bence Yoga ruhun ve bedenin ilacıdır. Tüm bunların yanı sıra, gelişme ve evrim geçirme bağlamında Yoga’nın tanınması ve bir şemsiye altında olması önemli bir adım.

Hindistan'da, Türkiye'de, Avrupa'da 1 ayda ya da 6 ayda verilen yoga hocalık eğitimleri sonrası bu eğitimi tamamlayan öğrencilere ve bu eğitimi veren eğitmenlere neler düşüyor?

Öğretmen ve öğrencilerin bu eğitimin yoga dünyasına açılan kapının aralanması anlamına geldiğini unutmaması önemli. Yoga Türkiye’de yeni olduğu için henüz oturma aşamasında onun için tevazu şart.

Yoga eğitiminin bir parçası da yoga eğitmeninin hayatının bir örnek oluşturması mıdır? Bir yoga eğitmeni sence nasıl olmalıdır?

Bu zor soruya kendimden örnek vererek cevap vereyim; yoga yapmak ve öğretmek hayatın içinde olmak ve doğru zamanda doğru tepkiyi verebilmektir. Yogada Rajas (hareket/ ateş/tepki) , Tamas (durağanlık/ sabitlik/içe kapanma), Sattva (temiz/ saf/ bilge olma hali) özellikleri var. Yoga bu Psiko-tinsel teori üzerinde uzunca durur çünkü insanın varoluşu ile ilgilidir. Bizler genellikle Rajas ve Tamas özellikleri altındayızdır çünkü bir metropolde yaşıyoruz. Gündelik yaşantımızda yaptığımız iş ve yolculuğumuz göz önüne alınırsa, hayatımıza ve psikolojimize doğal olarak ya Rajas yada Tamas hakim oluyor. Satvvic olma durumu ise bunlarla nasıl başa çıktığımızla ilgili. Bir yoga eğitmeni öğrencinin kendine zarar vererek başının üzerinde durmasına izin veriyorsa mesela bu Tamas’dır; orada akışa bırakamazsınız çünkü kendine zarar verebilecek birisi var, o kişiyi öğretmen durdurmalıdır. Aktif olmak, iyi gitmeyen bir şey gördüğünüzde müdahele etmek, insan olmanın ve dolayısıyla eğitmen ve öğrencinin bir parçasıdır. Bir Yoga eğitmeni öncelikle herkes için, her öğrenci için adil bir insan olmalıdır ve yoga dersinde veya dışarıda öğrencinin emniyetini kendi ve öğrencisinin ego’sundan önde tutmalıdır; zor yani! Etik değerler içinde hareket etmeye çalışmak Yama ve Niyama ögelerini hayata geçirebilmek ya da geçirmeye çalışmak yeterli bence. Hepimiz mükemmel olmadığımızı kabullenerek ve kendimize yumuşak davranarak -bu daha az çalışmak demek değil- olduğumuzdan daha iyi olmaya çalışmalıyız.

Iyengar yoga'yı bilmeyenler için bu yoga türünü nasıl tanımlarsın? Sence Iyengar yoga nedir, kimler Iyengar yoga derslerine katılabilir?

Herkes Iyengar Yoga dersine katılabilir. Aynı derste 8 ve 70+ yaşında öğrencim oldu ve her ikisi de ders sonunda gülüyordu. Benim sınıflarımda çok kez hasta, fıtık, regl köşesi olarak üç farklı sınıf oluşmuştur mesela. Iyengar Yoga, Guruji’nin de söylediği gibi aslında bir tür değil. Sonuç olarak yaptığımız Hatha Yoga, sadece Guruji farklı metodlar ve bir takım destekler kullanarak Hatha Yoga’yı herkesin yapabileceği şekilde geliştirmiştir. Sınıflarımızda bedenin bir asanadan maksimum etkiyi alabilmesi için kemer, blok, sandalye, battaniye kullanılır ancak Iyengar Yoga’yı sadece bu şekilde tanımlamak da haksızlık olur. Ben Iyengar Yoga’yı asanayı kullanarak kendi bedeninizle ve kendinizle tanışma fırsatı diye tanımlıyorum, benim için öyle oldu çünkü. Bel ağrısı çekenler, fıtık problemi olanlar ve skolyozu olan kişiler için de Iyengar Yoga bir hediyedir. Daha önce de dediğim gibi bir Iyengar Yoga hocası sizi potansiyelinizin ötesine taşır, konfor alanınızdan çıkarır, yeni ufuklar açar ve bedeninizin hiç bilmediğiniz yerleriyle tanıştırır.

Diğer tüm yoga derslerinin başında meditasyon ve nefes çalışmaları yapılırken, Iyengar yoga derslerinde neden meditasyon ve nefes çalışmaları ile derse başlanmıyor?

Iyengar Yoga’da nefes ve meditasyon (Pranayama ve Dhyana) çalışmaları 3 yıl düzenli pratik sonrası başlıyor çünkü bedeni anlamayan birinin nefese geçmesi tehlikeli olarak tanımlanıyor. Beden gözle görülür bir yer biz öğrencler için, nefes ise içsel, soyut ve neredeyse hemen hiç farkında olmadığımız bir olgu. Beden güçlenmeden nefese geçmenin Yoga yapan kişinin sağlığına zarar vereceğinden emin olduğu için Guruji Pranayama’yı üç yıl sonra tanıtıyor. Beden güçlü değilse nefesle oynamanın ciddi sonuçları olabiliyor; sinirli olmak, baş ağrısı ve hatta psikotik epizod dahi yaşanabiliyor. Benim için de önemli olan öğrencinin emniyetidir, sağlığıdır dolayısıyla sessiz, normal farkındalıkla nefes alıp verme (basit Ujayi Pranayama) yaptırıyorum ama Dhyana yaptırmadım.

Dharana, konsantre olarak zihnin dikkatini bir yere toplamak demek; Dhyana, konsantrasyonun durduğu meditasyon yani dikkatin aynı obje ya da yerin içinde olması demek ve Samadhi, zihnin kendi formundan ayrılıp Dhyana’da bulduğunuz yerin içinde parlıyor olması demek. Hindistan’da Geeta Iyengar ile 10 gün çalıştıktan sonra son gün Dhyana çalışması yaptık, 4 saat sürdü. Hayatımda bu kadar sancılı (fiziksel ve ruhsal olarak) bir şey yaşamadım! Ağlamaktan bittim, anlatamayacağım kadar zordu. Ben hiçbir öğrenciye bunu veremem. Hele mevcut öğrencilerimden, yogada bu kadar yenilerken böyle bir şey istemek haksızlık olur. Örneğin nefes odaklı sessiz kalma yapıyorum her ders öncesi, sadece nefese odaklanıyorlar 5 dakika kadar. Biter bitmez anında yerden toz toplayan, sırtını ağrıyla tutan, saçını düzelten bir dolu insan var; o kadar zor yani!

Kişinin derslerden bağımsız günlük pratik yapması sence ne kadar önemli?

Patabbhi Jois pratik yapın gerisi gelir diyor. Guruji Iyengar günlük kesintisiz pratiğin insanın zihnini susturarak bedeninde yeni ufuklar açtığını söylüyor. Betül Mardin her gün egzersiz yapacaksınız diyor. Bu kadim kişiliklerden ders almalıyız ve onların verdiği ışıkla yolumuzu aydınlatmalıyız. Zaten Guruji’nin 70+ yaşında Sydney’deki performansını gören, her gün pratik yapar. Pratiğini yapan kişi ayrıca bir yoga öğretmeni için hediye öğrencidir. Mutlaka her gün, az ya da çok ama her gün pratik yapmak önemli!

Aynı zamanda bir Ayurveda uzmanısın. Ayurveda ile ne zaman ve nasıl ilgilenmeye başladın kısaca anlatabilir misin?

Uzman sözcüğü için teveccühünüz diyeceğim. Ayurveda okuyorum. 10 yıl önce bir bağışıklık sistemi hastalığı yaşadım; hastahaneye yatırılacaktım ve bedenime kortizon pompalanacaktı çünkü başka yolu yoktu. O hastalığı uzunca sürmüş olsa bile Ayurveda ile şifalandırdıktan sonra Ayurveda’yı yavaş yavaş hayatıma geçirdim. İki yıl önce de okuluna gitmeye başladım (European Institute of Vedic Studies). Hayatımda yaptığım en zor ve en ödüllü çalışma. Yoga ile çok yakın, çok içli dışlı ve sanki benim için gidilmesi gereken yön şu anda. Onca yıl Ayurveda ile yaşadıktan sonra okumanın kolay olabileceğini düşünmüştüm, yanıldığımı görerek yeniden başımı bu kadim bilginin önünde eğdim.

Şu anda aktif olarak Ayurveda danışmanlığı veriyor musun?

Evet, veriyorum.

Ayurvedadan kısaca bahsedebilir misin? Ayurveda nedir?

Benim için Ayurveda yaşantını kendi bedenini tanıyarak ve bedeninin doğa içinde yaşadığı evrelere saygı duyarak yaşamak demek. Kulağa pek kolay geliyor değil mi? Ayurveda ve Yoga birbirlerini tamamlayan bilimler, ve ikisi de ruh ve bedenin sağlıklı işleyişi ile derinden ilgili. Ayurveda'da anatomi, fizyoloji ve psikoloji modern tıbbın tanımladığı biçimde insandan ayrı olarak görülmüyor; hepsinin işlevi insanın doğasında gizli ve insanın kendi kendini iyileştirme gücü var diyor. Ayurveda yaşantımızın kalitesini derinleştirdiği gibi, bedenimizin de dinamik kalmasını sağlıyor. Başka hangi bilim insanın 60- 100 yaş arasındaki yıllarını ‘altın yıllar’ olarak tanımlıyor?! Ayurveda doğa ile barışık bir tıp bilimi, bir yaşam biçimi, modern yaşamın bize sunduğu hastalıklara meydan okuyabilmek için bir araç ve daha etik yaşamamızı sağlayan bir bilim.

Yoga eğitmeni, Ayurveda uzmanı, akademisyen, bir anne ve bir eş olarak bir günün nasıl geçiyor?

Sabah 05.30- 06.00 arası uyanarak başlayan her günüme şükrediyorum. Günüm yoğun ve yorucu olabiliyor ama aynı zamanda son derece huzurlu. Haftada 2-3 gün öğleden sonraları üniversitedeyim. Üniversiteye gitmediğim günler evde çalışıyorum zaten; bilgisayar başındayım, mutfaktayım (çok fazla mutfaktayım sanki!) onun için PROGRAMLI olmak şart. Sabahları erken Pranayama ve ardından yoga; öğlen yemeği pişerken e-mailler, sosyal medya (bu da bir iş artık yani!); yemek sonrası Ayurveda ödevlerim ve çalışmalarım yapılır. Evde olduğum günler oğlum eve gelir gelmez elimden geldiğince kayıtsız şartsız onunlayım; sohbet, ödev, müzik, sözcük oyunları oynama ile vakit geçiriyoruz. Akşam yemeklerimiz 18.00- 18.30 gibi yenir. Ben akşamları ders veriyorsam o zaman en geç 17.00 gibi yemeğimi yemiş oluyorum. Güneş batınca enerjim azalır ve genellikle 22.00-22.30 gibi uyurum. Basit ama eğlenceli.

Son olarak Iyengar yoga dersleri ve Ayurveda danışmanlığı için ilgilenenler sana nasıl ve nereden ulaşabilirler?

www.iyengar-yoga-istanbul.com

Facebook: Ayurvedik Lezzetler ve Bilgiler


bottom of page